Kuvvet antrenmanlarından önce ve sonra ESNEME hareketleri yapmak neden gereklidir? Esneme çeşitleri nelerdir?
Ekim 16, 2017
Çoktan eritirdim ben seni çoktan, Ah bu hormonların gözü kör olsun!
Mart 27, 2018
31.01.2018 / Çarşamba
Nasıl Kilo Veririz?
Herkese merhaba sevgili üyeler!
JustFitModa blog yazıları, kendini özleterek fakat kaldığı yerden devam ediyor!
Bugün, beden ve ruh sağlığı için fazla kilolarını vermek isteyen üyelerimizi düşünerek nasıl kilo verebileceğimizin üzerinden geçiyoruz. Ama önce, şişman nedir, obez nedir, biz hangisiyiz, inşallah hiçbiri miyiz, ona bakalım…
Şişmanlık & Obezite
Şişmanlık, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ‘vücut yağ miktarının sağlığı bozacak şekilde aşırı veya anormal birikmesi’ olarak tanımlanıyor. İnsan vücudunda yağ dokusu; cilt altında, karın içinde (omentum(karındaki barsakları örten zar), mezenkimal dokularda(farklılaşabilme özelliği ile yağ, kemik, kas vb çeşitli dokularda hasarlı doku tamirini gerçekleştiren dokular) ve intraabdominal(karın içindeki) organların etrafında) ve retroperitoneal(karın zarı arkası) bölgelerde yer alır. Cilt altı yağ dokusu dışında kalanlara “viseral yağ dokusu” denir (İçen, 2006).
TURDEP’in 2009 yılı araştırmasına göre; nüfusumuzun %31.2’si (15.237.019 kişi) obez, %37.5’i (17.088.246 kişi) fazla kilolu imiş.
Obeziteyi ise kısaca şişmanlık halinin ilerlemesi olarak niteleyebiliyoruz ki o da uzmanlarca kendi içinde derecelendiriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), obeziteyi vücuttaki yağ oranının yaşam süresini kısaltacak ve/veya kronik hastalık riskini artıracak derecede artmış olması olarak tanımlar. Amerikan Tıp Birliği (AMA), 2013 yılında obeziteyi bir hastalık olarak kabul etmiş; WHO da global bir salgın olarak tanımlamıştır (Yılmaz, 2015).
Obezitenin, daha çok sanayileşmenin getirdiği hareketsiz yaşam, dengesiz beslenme gibi faktörlerle ilişkilendirildiğini ve bireyde diyabet, hipertansiyon, beraberinde beden ve benlik algısını olumsuz etkileyerek psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verdiğini artık biliyoruz. Bunun yanında, obezite Latince “obesitas” sözcüğünden türemiş olup, “şişman, yağlı, tombul” anlamındadır. Tarihte ilk kullanımı 30.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Eski Yunan ve Mısır tıbbında obezite bir hastalık olarak belirtilmiştir. Hipokrat, 2500 yıl önce obeziteyi hem bir hastalık hem de başka hastalıkların habercisi olarak tanımlamıştır. İlk olarak altıncı yüzyılda Hint cerrah Sushruta obezite ile kalp hastalıkları arasında ilişki olduğunu ve bu bozukluğun fiziksel aktivite ile tedavi edilebileceğini bildirmiştir (Yılmaz, 2015).
Yani, iyi haber! Gıda güvenliği ve şişmanlığa sebebiyet veren endokrinolojik hastalıklar(hipotalamik şişmanlık, cushing sendromu, polikistik over, hipotiroidi, büyüme hormonu eksikliği gibi) meselelerini saymazsak obezite, bireyin iradesi ile tedavi edilebiliyor veya önlenebiliyor.
Siz hangisisiniz?
Kişinin şişman olup olmadığını saptamanın en sağlıklı yöntemi; total ağırlığı baz almak değil, o ağırlık içinde yağ oranına bakmaktır ki bel çevresi de bu konuda anlamlı bulgulardan biridir. Aşağıdaki tablo, kadın-erkek için yaş-yağ oranları sınıflandırmasını gösteriyor.
Ne yapmalı?
Öncelikle, bizim şişmanlığımızın nedeni yaşam şeklimiz mi yoksa şişmanlığa sebep olan örneğin endokrinolojik hastalıklara sahip olup olmadığımız ya da yine şişmanlığa sebebiyet veren psikoaktif ilaç ve hormon alımı yapıp yapmadığımız da oldukça önemli ama biz bunların hiçbirinin olmadığını varsayarak,
Ayrıca, obezitenin ilaçla da tedavi edilme çabalarının olduğu veya cerrahi işlemlere de girişildiği notunu da düşerek,
Beden algısının her devir değişen bir şey olduğunu bilerek ve bugünkü makbul beden algısının zorlantısı ile değil sağlığımız için işe koyulmak gerektiğini bilerek biz şişmanlıktan ilerleyelim…
Ne yapmalı ya da Anti-şişmanlığın 6 Şartı:
Sözün kısası, dev ve uluslararası şirketlerle, devletlerle, sistemlerle kuşatılmış ve özgür irademizle ancak bir noktaya kadar mücadele edebilir haldeyiz evet ama elimizden geleni de yapmamız gerekiyor, elimizden şunlar gelebilir:
- Mümkün olduğunca sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek; yağı sıfırlamadan ama yüksek kalorili olduğunu unutmayarak, proteinin tok tutucu özelliğini akıldan çıkarmadan, unlu mamullerin hububat (buğday, çavdar vb) unu değil mümkünse bakliyat (nohut, kuru fasulye vb) ve kuruyemiş (badem, fındık vb) unlarından üretilenlerine yönelerek, sebze-meyvenin posa, lif ve su bileşimini hatırlayarak…
- Yemek süremizi uzatmak; ama yediklerimizi arttırmadan çiğneme süremizi uzatmak, tokluk hissi uyandıran hormonların yirmi dakika sonra işe koyulduğunu unutmamak.
- İşlenmiş ürün üreticilerinin, bizim sağlığımızı değil kendi cirolarını düşündüklerini unutmayıp onların güler yüzlü reklamlarının verdiği mesajları her daim sorgulamak,
- Mucize diyetlere, diyet şarlatanlarına pirim vermemek,
- Enerji alımına dikkat etmek, günlük harcadığımızdan fazla enerji alımı yapmamak,
- Diyet veya egzersizlere başlayacaksak her ikisine de bilinçsizce birden yüklenip sağlığımızı tehlikeye atmamak, her ikisini de bir süreç olarak alıp adım adım yol kat etmemiz gerektiğini bilmek.
Tablo biraz karanlık: Onlar hep birlik, siz tek… Biz yanınızdayız ama öncelikle:
Siz size mecbursunuz, biliniz!
Bir sonraki blog yazısında görüşmek üzere!
Sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Kaynakça:
İçen, S., (2006). Obez bireylerde beslenme, fiziksel aktivite ve sosyal özelliklerin değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi / Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
Yılmaz, T. S., (2015). Birinci Basamakta Fazla Kilolu ve Obez Kadınlarda Davranışsal Yaklaşımın Kilo Kaybına Etkisi. Uzmanlık Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. İzmir.
